Ekonomi

Türkiye ekonomisi 100 yılda dünyanın en büyük ekonomilerinden biri oldu

Türkiye, savaşların, krizlerin, terör saldırılarının, afetlerin ve darbelerin gölgesinde dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olmayı başarırken, Cumhuriyetin 100 yıllık tarihi boyunca attığı adımlarla yeni yüzyıla başlıyor. iddialı hedeflerle.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğindeki Cumhuriyetin kurucu kadrosu, siyasi bağımsızlığın yanı sıra ekonomik bağımsızlığın kazanılmasına da büyük önem verdi. Bu bağlamda 17 Şubat 1923’te ülkenin dört bir yanından katılımcıların katılımıyla İzmir İktisat Kongresi toplandı.

Atatürk, kongrenin açılışında yaptığı konuşmada, “Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle desteklenmezse kalıcı olamaz ve kısa sürede sönüp gider.” Onun açıklamaları Cumhuriyetin ilk yıllarında ekonominin ne kadar öncelikli olduğunu gösteriyordu. Kongrede 281 maddeden oluşan kararlar alınırken, ekonomi politikasında izlenecek yol haritası da çizildi.

Lozan Barış Antlaşması ekonomik bağımsızlığa giden yolda önemli dönüm noktalarından biriydi. Kapitülasyonlara ilişkin fikir ayrılıkları nedeniyle bir süre ara verilen muhtıra görüşmeleri 24 Temmuz 1923’te uzlaşmayla sonuçlanınca Türkiye hem ekonomik hem de siyasi açıdan güçlü bir el ile masadan ayrıldı. Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni onaylayan Lozan Barış Antlaşması ile tüm kapitülasyonlar kaldırılmış, Türk Boğazlarının idaresi Milletler Cemiyeti tarafından garanti altına alınmıştır. altındaBaşkanlığı Türkiye’ye bırakılan uluslararası bir komisyona devredildi.

Cumhuriyetin ilanıyla yeni bir dönem başladı

29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Türk ekonomisinde yeni bir dönem başladı. Cumhuriyetin ilk yıllarında devletin ve özel sektörün üretime katkı sağladığı bir ekonomik model izlendi. Türkiye, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’ndan çıkmış olmasına rağmen savunmadan gıdaya, finanstan dokumaya, madencilikten çimentoya kadar birçok alanda fabrikalar kurmuştur. Türkiye’nin ilk uçak fabrikası TOMTAŞ, 1926 yılında, Cumhuriyetin 3. yılında faaliyete geçti.

Dünya ekonomisini derinden sarsan 1929 “Büyük Buhranı” genç Türkiye’yi de etkiledi. Bu dönemde yaşanan döviz krizi nedeniyle Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) kuruluş süreci hızlandı ve kurum 3 Ekim 1931’de faaliyetlerine başladı.

Krizin ilk yıllarında tarım, toprak reformlarıyla öne çıksa da daha sonra devlet müdahaleleri arttı ve sanayiye doğru bir kayma yaşandı. 1932 ve 1936 yıllarında Birinci ve İkinci Beş Yıllık Sanayileşme Planları hazırlandı. Bu planlamayla demir-çelik, kömür ve makine gibi temel sanayilere öncelik verildi. Üretilen eserlerin ülkenin her köşesine uygun maliyetlerle ulaştırılması amacıyla demiryolu yatırımları da hız kazandı. 1923-1950 yılları arasında Cumhuriyet öncesi dönemden miras kalan 3.714 kilometrelik demiryolu ağına 3.780 kilometre daha eklendi.

Büyük Buhran, 1939-1945 yılları arasında İkinci Dünya Savaşı’nın en önemli nedenleri arasında yer aldı. Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’nda tarafsız kalmayı tercih ederken, savaşın etkilerinden kurtulamadı. Dış ticaret kesintiye uğrarken üretim de azaldı.

TOMTAŞ’tan Devrim’e milli projeler

İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünya ekonomik krizinin etkilerini azaltmak amacıyla ABD merkezli Marshall Planı uygulamaya konuldu. Yardımlardan Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 16 ülke yararlandı. Yardımlarla ülkenin yatırımları tarım ve hafif sanayiye yönlendirilirken, dışa bağımlılığın artacağı söylentileri uzun süre devam etti. Bu dönemde sanayi yatırımlarının azalması nedeniyle bazı fabrikalar kapandı. Bu fabrikalardan biri de 1926 yılında açılan uçak fabrikasıydı.

Sektördeki ilk uçak fabrikası deneyiminin ardından dönüm noktalarından biri de “Devrim” otomobilinin üretilmesi oldu. Türkiye’nin kendi otomobilini üretemeyeceği düşüncesine rağmen proje 129 günde tamamlandı. 29 Ekim 1961 sabahı üretilen ilk otomobil TBMM’ye getirilerek dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e sunuldu.

1960, 1971 ve 1980 yıllarında yaşanan askeri darbeler ve muhtıralar demokrasinin yanı sıra ekonomiyi de etkilemiştir. 1970-1980’li yıllarda ithal ikameye dayalı siyasette yaşanan sorunlar, küresel petrol krizi, Kıbrıs Barış Harekatı ve ABD’nin haşhaş ekiminin serbest bırakılması nedeniyle uyguladığı ambargo, ekonomide yapısal sorunları da beraberinde getirdi. Bu gelişmelerin tetiklediği 1970’li yılların sonu, “Türkiye’nin 70 kuruşa ihtiyacı var” açıklamalarının da aralarında bulunduğu ekonomik tartışmaların gölgesinde geçti.

ABD’nin 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Türkiye’ye silah ambargosu uygulama kararı, savunma sanayinde dışa bağımlılığı da ortaya çıkardı. Bu süreçte savunmada yerli ve milli üretimin temelleri atıldı. ASELSAN 1975 yılında kuruldu. Daha sonraki yıllarda HAVELSAN ve ROKETSAN’ın da aralarında bulunduğu kuruluşlar birer birer faaliyete geçti. Bu yıllarda tarımda modernleşme ve sanayileşme çabaları devam ederken, ekonomik darboğaza rağmen bazı fabrikalar, yollar ve barajlar hizmete açıldı.

24 Ocak Kararlarıyla esnek kur rejimi dönemi başladı

Ülke ekonomisinde yaşanan sorunları düzeltmek amacıyla 24 Ocak 1980’de “Ekonomik İstikrar Kararları” açıklandı. Kamuoyunda 24 Ocak Kararları olarak da bilinen programla ekonomi politikasında değişiklik yapıldı. 100 yıllık ekonomi tarihinin önemli dönüm noktalarından biri olan kararlarla sanayileşme sistemi değiştirilerek ihracata dayalı, dışa açık bir ekonomi politikası benimsendi.

Başlatılan finansal serbestleşme süreciyle birlikte TCMB’nin para ve döviz kuru politikalarını piyasa ekonomisine uygun olarak yürütebilmesi için gerekli altyapının sağlanması yönünde önemli adımlar atıldı. Para politikası kapsamında mevduat ve kredi faiz oranlarının piyasa koşullarında belirlenmesine karar verildi. Türk parası yabancı paralar karşısında devalüe edilerek sabit kur rejiminden esnek kur rejimine geçiş yapıldı.

Bu dönemde Güneydoğu Anadolu Projesi başta olmak üzere pek çok projeye başlandı, otoyollara hız verildi, İstanbul Boğazı dahil bazı köprü ve havalimanları hizmete açıldı.

Buna rağmen iç borçların artması, faiz ödemelerinin artması, kamu harcamalarının yüzde 11’i aşması ve ihracatın durma noktasına gelmesi üzerine 5 Nisan 1994’te kapsamlı bir ekonomik tedbir paketi açıklandı. Paketle birlikte TCMB, döviz kurlarını TCMB verilerinden hesaplamaya başladı. 10 büyük banka Pakette, 1994 yılında memur ve personel ödemelerinin bütçe ödenekleriyle sınırlı tutulması, kamu görevlisi alımının durdurulması gibi pek çok önlem yer alıyordu. Ancak beklenen olmadı, dolar hızla yükseldi, bazı bankalar iflas etti, işsizlik arttı. Ekonomi bu dönemde yüzde 5,5 daraldı. Yaşanan sakinlikle birlikte birçok şirket ya küçüldü ya da iflas etti. Mayıs 1994’te IMF ile 14 aylık yeni bir Stand-By Anlaşması imzalandı. Bu yıllarda terörle mücadele nedeniyle kaynakların bir kısmı ekonomik yatırımlar yerine güvenliğe harcandı.

Bu gelişmelerin gölgesinde Türkiye, ilk uydusu Türksat 1B’yi uzaya gönderirken, ilk cep telefonu operatörünü de hizmete sunmuş, bölgesel kalkınma planlarına öncelik verilmiştir. Özelleştirme uygulamaları bu dönemin öne çıkan gelişmeleri arasında yer aldı.

Gümrük Birliği Memorandumu 1 Ocak 1996’da yürürlüğe girdi

Gümrük Birliği, Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında yürütülen müzakereler sonrasında 6 Mart 1995 tarihli Bağlılık Kurulu toplantısında alınan kararla 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye’nin AB’ye girmeden Gümrük Birliği Anlaşması’nı imzalayan tek ülke olduğu bugün de tartışılmaya devam ediyor. Türkiye ile AB arasında sanayi ürünleri ticaretinde gümrük vergileri, miktar kısıtlamaları ve tedbirler ortadan kaldırılırken, AB’nin diğer ülkelerle yaptığı serbest ticaret anlaşmalarına Türkiye’nin doğrudan taraf olmaması ve Türkiye’nin taraf olmaması Karayolu kotalarında, danışma ve karar alma mekanizmalarında gerektiği gibi yer almak bazı sorunları da beraberinde getiriyor. getirilmiş.

2001 krizinin ardından ‘Derviş’ dönemi başladı

1994 krizi, Asya’daki ekonomik gelişmeler, 1999 Marmara Depremi ve mali piyasalarda yaşanan gerilim “2001 krizini” tetikledi. Milli Güvenlik Kurulu’ndaki Anayasa kitapçığı tartışmasının kamuoyuna açıklanmasının ardından Borsa İstanbul’da sert düşüşler yaşandı ve gecelik faiz oranları 7 bini aştı. Finans en çok etkilenen sektörler arasında yer aldı. Bu gelişmeler üzerine Dünya Bankası’nda görev yapan Kemal Derviş, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in daveti üzerine Türkiye’ye döndü. Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olarak atanan Derviş, yeni ekonomi programını açıkladı. IMF ile görüşmeleri yürüten Derviş, öngörülen yasal değişiklikleri yaparak piyasalarda güven ortamı yaratmaya çalıştı.

2002 sonrası sıkı para politikası yatırımcıların ekonomiye olan güvenini artırdı

AK Parti 2002’de tek başına iktidara geldiğinde siyasette olduğu kadar ekonomide de istikrar hedefleniyordu. AK Parti hükümetlerinin uyguladığı yapısal reformlar, mali disiplin ve sıkı para politikası temel makroekonomik göstergelerde iyileşmeye yol açtı. Bu olumlu gelişmelerin ardından uluslararası yatırımcıların güveninin artmasıyla birlikte yabancı yatırım miktarında da artış yaşandı.

Geçmişte yüksek enflasyon nedeniyle değer kaybeden Türk lirasının yeniden itibar kazanması amacıyla para biriminden 6 sıfırın atılmasına karar verildi. 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren “1 milyon Türk lirası (1.000.000 TL)”, “1 Yeni Türk lirası (1 YTL)” ile eşitlenmiştir. 2009 yılında Türk lirasındaki “Yeni” ibaresi kaldırılarak bugünkü para birimleri dolaşıma sokuldu.

2008 yılında, 1929 Buhranı’ndan sonra küresel ekonomide en derin krizlerden biri yaşandı. ABD’de başlayan “Mortage Krizi” tüm dünyayı etkisi altına aldı. Süreç büyük şirketlerin iflasına, bankaların iflasına, milyonlarca insanın işsiz kalmasına neden oldu. Türkiye bu krizden en az etkilenen ülkeler arasında yer aldı.

IMF’ye olan borç Mayıs 2013’te ödendi

Türkiye’nin 100 yıllık ekonomi tarihine damgasını vuran konulardan biri de Uluslararası Para Fonu (IMF) ile ilişkiler oldu. Türkiye, 1944 yılında kurulan IMF’ye 1947 yılında üye olmuştur. IMF’nin dış kredi almak amacıyla hazırladığı ilk program 1958 yılında yürürlüğe girmiştir. IMF ile Türkiye arasındaki ilk Stand-By Anlaşması Ocak ayında yapılmıştır. 1 Ocak 1961. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde, daha önce 19 Stand-By Anlaşması yapılan IMF ile yeni bir anlaşma yapılmaması kararlaştırıldı. Toplam 56,5 milyar lira borçlanan Türkiye, son taksitini Mayıs 2013’te ödeyerek IMF’ye olan borcunu ortadan kaldırdı.

Erdoğan’ın liderliğinde savunmadan güce, ulaşımdan bilişime kadar pek çok alanda yerli ve milli teknolojiler desteklendi. Stratejik alanlarda atılan adımlarla Türk ekonomisinin dışa bağımlılığının azaltılması hedeflendi. Bu dönemde insansız hava araçlarından milli savaş uçaklarına, MİLGEM’lerden tanklara kadar savunma sanayinde çeşitli projeler hızla ilerlerken, yüksek hızlı tren ve metro projeleri de hayata geçirildi.

Bu süreçte Gezi Parkı Olayları ve FETÖ’nün 15 Temmuz hain darbe girişimi gibi olaylar da Türkiye ekonomisini hedef aldı. Ekonomi 2015 yılında sabit fiyatlarla yüzde 6,1 büyürken, darbe girişimi sonrasında bu oran yüzde 3,3’e düştü. Bu yaraları hızla iyileştiren Türkiye, 2017 yılında yüzde 7,5 büyüdü.

2019 yılı sonunda başlayan ve 2020 yılı itibarıyla Türkiye’de de etkisini hissettiren Kovid-19 salgını, arz ve talep istikrarında ani bir değişime, tedarik zincirinin bozulmasına ve maliyetlerin artmasına neden oldu. Küresel piyasalarda olduğu gibi Türkiye ekonomisinde de daralma yaşandı. Salgının etkilerini azaltmak amacıyla birçok nakit ve mali tedbir paketi açıklandı.

Salgının yaraları kapanmadan başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı, küresel ekonomide yeni bir krizin kapılarını açtı. Gıda, altın, elektrik ve Brent petrol fiyatlarında artışlar görüldü. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın girişimiyle oluşturulan Tahıl Koridoru ile savaşın etkileri azaltılsa da dünya, başta yüksek enflasyon olmak üzere çeşitli sorunlarla karşı karşıya kaldı.

1915 Çanakkale ve Yavuz Sultan Selim köprüleri hizmete açıldı

Son olarak 6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli olarak meydana gelen sarsıntılar 12 ilde yıkıma yol açarak ülke ekonomisine ağır bir fatura oluşturdu.

Tüm bu gelişmelere rağmen Türkiye, aralarında Togg’un da bulunduğu birçok yerli ve milli projeyi hayata geçirmiş, otoyollardan köprülere, barajlardan fabrikalara kadar pek çok yatırıma imza atmıştır.

Dünyanın en büyük projeleri arasında yer alan İstanbul Havalimanı, 1915 Çanakkale ve Yavuz Sultan Selim köprüleri, aralarında Yusufeli ve Deriner’in de bulunduğu barajlar bu süreçte hizmete sunulan projelerden sadece birkaçıydı. Enerji alanında yerli ve milli çalışmalara ağırlık verilirken, Akkuyu’da nükleer santral inşaatı hızlandı, özellikle Akdeniz ve Karadeniz’de enerji kaynaklarının çıkarılmasına yönelik çalışmalar yoğunlaştı. Tarımda teknolojinin kullanımı arttı, iletişimde uydularla kapasite artırılırken, Türkiye milli uydu üretme noktasına geldi. Son dönemde ticarette Cumhuriyet tarihinde rekorlar kırıldı.

GSYİH 25,5 trilyon lira

Cumhuriyetin 100. yılında Türkiye ekonomisi dünyanın 17’nci büyük ekonomisi konumunda bulunuyor. Yıllık gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) 1 trilyon doları aştı. Orta Vadeli Programa göre istihdamın bu yıl sonunda 31 milyon 654 bin kişiye ulaşması bekleniyor. Cari fiyatlarla GSYİH’nın 25 trilyon 483 milyar lira, kişi başına milli gelirin ise 12 bin 415 dolar olacağı öngörülüyor.

Türkiye’nin ikinci yüzyılında savunmadan demiryollarına, sanayiden tarıma kadar her alanda yerli ve milli üretim amaçları ön plana çıkıyor. Savunma sanayiinde ANKA ve Bayraktar SİHA’lara, KAAN Milli Muharip Uçağı’na ve MİLGEM’lere uzanan atılımın diğer alanlara yayılması için yol haritası çiziliyor. Hedefler arasında ülkeyi dünyanın en büyük 10 ekonomisinin ortasına çıkarmak da var.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort